Kanserde Hızlı Tanının Önemi Nedir?

Published by: 0

kanserde hızlı tanı, kanserde erken tanının önemi, kanser tedavisi

Patolog başına 100 örnek varsa, kaçınılmaz olarak bir dizi vardır. Ancak yeterli sayıda deneyimli ve iyi eğitimli patolog ile hastalar için bekleme süresi kısalmaktadır. Hastaların patoloji sonucunu almak için bir ay kadar beklemesine gerek yoktur. Ameliyat prosedürümüzde, biyopsi alındıktan sonra birkaç istisna dışında, saat 17: 00’den önce alınan tüm numuneler ertesi gün saat 10’da mikroskop altında görülebilir. Şüpheli kanser içeren numuneleri izole ediyor ve ek prosedürlerin, daha spesifik bir teşhis prosedürünün veya tedaviyle ilgili diğer ek araştırmaların gerekip gerekmediğini görmek için ilk mikroskobik görüntülerini değerlendiriyoruz. Bu süreçlerde genellikle immünohistokimya ve moleküler patoloji yöntemlerini kullanırız.kanserde hızlı tanı, kanserde erken tanının önemi, kanser tedavisi

Hızlı sonuç almak neden önemlidir?

Hastayı çok uzun süre bekletmeden 24 saat içinde kanser olup olmadığını tespit edebilmemiz önemlidir. Yaptığımız ek işlemler yardımıyla kanserin türünü belirliyoruz. Sonuç olarak bize gelen hastaya biyopsi alındıktan 24 saat sonra kesin teşhisi söyleyebilir ve buna göre tedavisini planlamaya başlayabiliriz. Bu sayede hasta bekleme stresini en aza indiriyor ve vakit kaybetmeden uygun tedaviyi başlatıyoruz.

“Biyobelirteç” dediğimiz özel moleküllere karşı geliştirilen antikorlar artık çok çeşitlidir ve doğru ve doğru kullanılırsa doğru ve tutarlı sonuçlar alınabilmektedir. Yani kemik ağrısı olan bir hastanın kemiğinden alınan bir örneği incelediğimizde bunun bir kemik değil, meme kanseri metastazı olduğunu bile anlayabiliriz. Daha sonra multidisipliner tümör panolarımızda diğer ilgili doktorlarla görüşerek hastamızın tedavisini kılavuzları kullanarak planlıyoruz. Ameliyat sırasında uyguladığımız ilaç, ameliyat, radyasyon tedavisi ve radyasyon tedavisi (intraoperatif radyasyon tedavisi) uygulamalarımız bulunmaktadır. İlaçlar ve tedaviler her hastaya göre farklılık gösterir. İlgili tüm branşların toplandığı tümör panolarımızda her hastaya hangi / hangi tedavinin en uygun olacağını disiplinler arası bir şekilde belirliyoruz. Kanser türü ne olursa olsun kanser tanısı alan tüm hastalar hastanemizde uygun uzman komiteler tarafından değerlendirilmekte ve disiplinler arası bir temelde tedavi kararları verilmektedir. Üyesi olduğumuz Avrupa Kanser Enstitüleri Birliği’nin (OECI) gerekliliklerinden biri de tüm kanser hastalarının multidisipliner tümör kurulları tarafından görüşmelerinin yapılmasıdır. Bu çok iyi bir standarttır. Avrupa Kanser Enstitüleri Birliği tarafından akredite edilmiş bir kurum olarak bu uluslararası standartlara uygun hareket ediyoruz.

Patoloji bilimindeki yenilikler nelerdir? Yeni teşhis yöntemleri var mı?

Patoloji sadece teşhisle ilgili değildir. Sadece kanser değil, birçok hastalık patologlar tarafından teşhis edilir. Patoloji, hastalığın tekrar edip etmediğine bakılmaksızın, daha sonraki gözleminde, yani hemen hemen her aşamada, hastalığın ayrıntılı teşhisinde bize rehberlik eder.

Tıbbın henüz geliştirilmediği o yıllarda, hastalığın mikroskopla teşhis edilmesi ve tekrarlanabilir hale getirilmesi önemliydi. Ancak 1970’lerden itibaren özellikle kanser tedavisi ile ilgili olarak bazı değişiklikler, yeni bilgiler ve bu bilgilerin klinik sürece yansıması ön plana çıkmıştır. İlk olarak, her şey göğüs hormonu tedavisi ile başladı. Meme hücreleri herhangi bir nedenle kontrolsüz bir şekilde çoğalmaya başladığında, yani bir tümör oluşturduğunda, kadın bedeni bu hücreleri besleyen bir hormon – östrojen üretir. Bu östrojeni hücre yüzeyinden hücreye taşıyan birkaç reseptör vardır. Bu hormon mevcutken bu hormonların reseptörleri de artar. Normal meme hücrelerine göre daha fazla hassasiyetle çoğalmaya başlar ve östrojen açlığını tatmin eder. Bu östrojenin bağlandığı ve açlık yarattığı “reseptör” dediğimiz molekülleri küçültür ve kapatırsak, bu hücre östrojenin yarattığı proliferatif kırbaçtan kurtulur, büyüyüp çoğalmaz, ölür. Bütün mantık çok basit. Bu nedenle, göğüs tümörlerinde hormon reseptörlerinin incelenmesi şu anda standarttır. 1990’ların sonunda meme kanserinde HER2 adını verdiğimiz başka bir büyüme faktörü reseptörü ile karşılaştık. Göğüs kanseri hücrelerinin yüzeyinde ve bu reseptörü bloke edersek hücreler büyüyemez, çoğalamaz ve ölmez. HER2 biyobelirteçlerini, bu reseptörün işlevine müdahale eden ilaçların işe yarayıp yaramadığının, yani terapötik bir etkiye sahip olup olmadıklarının bir göstergesi olarak test etmeye başladık. Bazen bu reseptörlerin seviyeleri düşüktür

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir